GENÇ FENERBAHÇELİLER GENÇ FENERBAHÇELİLER |
|
| Peyami Safa ( 1899)- (15.06.1961) | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
epru Üyemiz
Mesaj Sayısı : 179 Yaş : 38 Yaşadığınız Şehir : istanbul Kayıt tarihi : 17/12/07
| Konu: Peyami Safa ( 1899)- (15.06.1961) Ptsi Ara. 17, 2007 4:54 pm | |
| Yazar. İstanbul'da doğdu. Meşhur şair İsmail Safa'nın oğludur. Düzenli bir öğrenim göremedi. Kendi kendisini yetiştirdi. 13 yaşında hayata atıldı. Posta Telgraf Nezaretinde çalıştı. Öğretmenlik (1914-1918), gazetecilik (1918-1961) yaptı. Hayatını yazıları ile kazandı. İstanbul'da öldü.
Kardeşi İlhami ile Yirminci Asır adlı bir akşam gazetesi çıkardı. Bu gazetede "Asrın hikâyeleri" ilk hikâyelerini imzasız yayınladı (1919), Kültür Haftası (21 sayı, 15 Ocak-3 Haziran 1936) ve Türk Düşüncesi (63 sayı, 1953-1960) adlarında iki de dergi çıkardı. Tasvîr-i Efkâr, Cumhuriyet, Milliyet, Tercüman, Son Havadis gazetelerinde yazdı. Çok sevdiği oğlu Merve'yi askerliğini yaptığı sıra kaybetmesi Peyami Safa'yı çok sarstı. Bu olaydan birkaç ay sonra İstanbul'da öldü. Edirnekapı Şehitliği'nde gömülüdür.
Peyami Safa kendi kendisini yetiştirmiş ender şahsiyetlerden biridir. Fransızcayı Fransızca gramer kitabı yazabilecek kadar öğrenmiştir. 43 yıl hiç durmadan yazdı. Güçlü bir fikir adamı, romancı ve polemikçidir. Nâzım Hikmet Ran, Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel, Muhsin Ertuğrul, Aziz Nesin'le polemiğe giriştir.
Öldüğü zaman Son Havadis gazetesi baş yazarı idi.
Peyami Safa halk için yazdığı edebî değeri olmayan romanlarını "Server Bedi" imzası ile yayınladı. Sayıları 80'i bulan bu eserler arasında; Cumbadan Rumbaya (1936) romanıyla, Cingöz Recai polis hikâyeleri dizisi en ünlüleridir. Ayrıca ders kitapları da yazdı. Peyami Safa'nın fıkra ve makalelerinde sağlam bir mantık dokusu ve inandırıcılık görülür. Romanlarında olaydan çok tahlile önem verdi. Toplumumuzdaki ahlâk çöküntüsünü, medeniyetin yarattığı bocalamayı, nesiller ve sosyal çevreler arasındaki çatışmayı dile getirdi. Zıt kavramları, duygu ve düşünce tezadını ustaca işledi.
Romanları: Gençliğimiz (1922), Şimşek (1923), Sözde Kızlar (1923), Mahşer (1924), Bir Akşamdı (1924), Süngülerin Gölgesinde (1924), Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü (1925), Canan (1925), Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930), Fatih-Harbiye (1931), Atilla (1931), Bir Tereddüdün Romanı (1933), Matmazel Noralya'nın Koltuğu (1949), Yalnızız (1951), Biz İnsanlar (1959). Hikâyeleri: Hikâyeler (Halil Açıkgöz derledi, 1980). Oyunu: Gün Doğuyor (1932). İnceleme- denemeleri: Türk İnkılâbına Bakışlar (1938), Büyük Avrupa Anketi (1938), Felsefî Buhran (1939), Millet ve İnsan (1943), Mahutlar (1959), Mistisizm (1961), Nasyonalizm (1961), Sosyalizm (1961), Doğu-Batı Sentezi (1963), Sanat- Edebiyat-Tenkid (1970), Osmanlıca-Türkçe- Uydurmaca (1970), Sosyalizm-Marksizim- Komünizm (1971), Din-İnkılâp-İrtica (1971), Kadın-Aşk-Aile (1973), Yazarlar-Sanatçılar- Meşhurlar (1976), Eğitim-Gençlik-Üniversite (1976), 20. Asır- Avrupa ve Biz (1976). Ders Kitapları: Cumhuriyet Mekteplerine Millet Alfabesi (1929), Cumhuriyet Mekteplerine Alfabe (1929), Cumhuriyet Mekteplerine Kıraat (I-IV, 1929), Yeni Talebe Mektupları (1930), Büyük Mektup Nümuneleri (1932), Türk Grameri (1941), Dil Bilgisi (1942), Fransız Grameri (1942), Türkçe İzahlı Fransız Grameri (1948).
Beşir Ayvazoğlu, Peyami, Hayatı, Sanatı Felsefesi Dramı'nı yayınladı (1998).
ESERLERi:
BiZ INSANLAR
Mütefekkir romancı bu eserde insan ruhunun derinliklerine büyük zekasının ışığını tutmaktadır. romanda asil bir ruhun insanın anlaşılmazlığı karşısındaki bunalımları, ikiyüzlülüğe ve bayağılıklara karşı isyanı verilmektedir. Harb yıllarının ahlâkı ve içtimâi hayanı verilmektedir. Harb yıllarının ahlâkı ve içtimâî hayatı perişan eden havası iinde dürüstlüğün ve ülkücülüğün savunması yapılmakta, kozmopolitliğe karşı milliyetçilik, materyalizme karşı maneviyatçılık bayraklaştırılmaktadır.
YALNIZIZ Peyami Safa, bu eserinde insanlığı materyalizmin kör çenberini kırmağa, kendini kaybettiği ruhunu bulmaya çağırmaktadır. Asrımızda insanın bütün problemleri bu noktada düğümlenmektedir. Ve Allah'ı bilmedikçe, insanlık buhrandan buhrana yuvarlanacak, huzur ve sükun bulamayacaktır.
FATiH HARBiYE
Yazar bu romanında Tanzimat'tan kopup gelen, Millî Mücadelede ve sonraki yıllarda alevlenen batılılaşma hareketlerinin Türk tipindeki ve cemiyetindeki etkilerini incelemektedir.
MATMAZEL NORALiYA' NIN KOLTUĞU
Peyami Safa'nın mizac ve ruh yapısına uygun düşen bir konuyu ihtiva etmektedir. Ruhçu ve akılcı dünya görüşünün yazarın anlayışı çerçevesinde birleştirilmesi esasına dayanır.
DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU
Roman, yalnız ve hasta bir çocuğun ızdırabını, çocukça aşkını ve kıskançlığını; mes'ud olmak isteyen bir genç kızın temiz sevgisini; inanmak arzusu bütün benliğini saran bir insaın kuruntularını ve çıplak hastahane duvarı gerisindeki hıçkırıklarını anlatır.
MAHŞER
Yazarın görüşlerini değişik bir tarzda işlediği bir romandır.
ŞİMŞEK
Yazarın ilk romanlarındandır. Yazar bunda da bütün eserlerinde işlediği konuları, bir başka tarzda yeniden işlemektedir.
CANAN
Peyami Safa'nın "Şimşek", "Bir Akşamdı", "Mahşer" romanları tarzında bir diğer eseridir.
SÖZDE KIZLAR
Günümüzün kızlarını, onları mesud yahud bedbaht edebilecek hususları birer ibret levhası gibi yansıtmaktadır.
TÜRK İNKILABINA BAKIŞLAR
Atatürk İnkılâbları öncesindeki fikir cereyanlarını en gerçek kaynaklarıyla ortaya koymaya çalışmıştır. | |
| | | epru Üyemiz
Mesaj Sayısı : 179 Yaş : 38 Yaşadığınız Şehir : istanbul Kayıt tarihi : 17/12/07
| Konu: Geri: Peyami Safa ( 1899)- (15.06.1961) Ptsi Ara. 17, 2007 4:54 pm | |
| Bir Tereddütün Romanı
KİTABIN YAZARI : Peyami Safa
YAYIN EVİ VE ADRESİ : Ötüken Yayınevi, İstanbul
BASIM YILI : 1987
1.KİTABIN KONUSU :
Yazdığı güzel eserler sayesinde birçok kadınla tanışan fakat tereddütünün kurbanı olan yazar, kararsızlığı yüzünden ilişkilerinin hiçbirinde kesin bir sonuç elde edemez. Yazarın olaylara karşı bu ilgisizliği sadece kendisinin degil tanıştığı insanların hayatını da karartmıştır.
2.KİTABIN ÖZETİ:
Mualla hanım kendisine yakın bir dostu tarafından tavsiye edilen kitabı tereddüt içinde okur. Kitapta anlatılanlar Mualla hanımın ilgisini çok çok çeker. Kitabı elinden bir türlü bırakamaz. Kitapta zehirlenen, ölüm ile yaşam arasında mekik dokuyan bir adamın hiç geçmeyen zamanı, yanlız bir şekilde ölüm korkusu anlatılıyor. Mualla hanım kitabın yazarını merak eder ve daha sonra bir aile dostu olan Raif Bey tarafından yazarla tanıştırılır. Raif Bey Mualla hanımın saf, temiz ve iyi bir aile kızı olduğunu, bekar olan yazarın onunla evlenmesinin uygun olacağını söyler. Kızla tanışan yazar kızı çok beğenir ve evlenme teklif eder, fakat cevabı için Mualla’ya zaman verir. Yazarın bu trklifini, İtalya’dan kocasından ayrılıp yazar için İstanbul’a gelen, yazarın eserlerini hayranlıkla okuyan, yazardan tiyatro eserleri için bilgi almaya gelen ve yazara aşık olan Vildan, bir partide duyunca soluğu bir gece yarısı yazarın otelinin önünde alır. Şöför yazarı otelden alır ve onu bekleyen arabaya getirir. Yazar koltuğa yayılmış, şaşkına dönmüş kadını görünce tanıyamaz. Dikkatli baktıktan sonra hatırlar. Vildan hanım Mualla hanıma yapılan teklifi kıskanmaktadır. Yazar o gece ona özel olarak hazırladığı odaya götürmek için ısrar eder. Yazarın bütün bu ısrarlarına karşı gitmemek için direnir ve sonunda çok geç olduğunu bahane ederek onu ikna eder. Daha yazara telefon açıp müsait bir zamanda gideceklerdi… Sabah olunca yazar, oteli çok sevdiği için otelden taşınmaz ancak kapıcıyı kendisini telefonla soranlara otelden taşındığını söylemesi için tembihler. Daha sonra Vildan hanım iş yerine gelerek yazarı bulur. Yazar kimsenin Vildan’ı işyerinde görmemesi için gideceğine dair söz verir. Bir perşembe günü gidecektir. Vildan hanım her şeyi hazırlayıp heyecan içinde beklerken tereddüt içinde olan yazar kapıdan geri döner. Sonra gitmediğine pişman olur. Yazar yine tereddüt içindedir ama perşembe günü geleceğini bildirir. Vildan hanım yazarı eşi gibi karşılar. Tereddüt içindeki yazar biraz rahatlar. Bu rahatlık uzun sürmez. Vildan hanım aldığı fazla alkol ve ilaçların etkisiyle kendisinden geçip bilinçsizce sayıklar. Gerçek adının Vildan olmadığını, ermeni asıllı olduğunu, anlatılan her şeyin hikaye olduğunu söyler. Sonra üzerinda İtalyanca “Bu hançer bir kalbe girecek” diye yazılan bir hançer çıkarır. Vildan hanım çok uzaklara gidip ıssız bir ormanda hançeri kalbine sokmanın planlarını yapmaktadır. Uzun süre sayıklayan bitkin haldeki Vildan derin bir uykuya dalar. Yazar, sabahleyin kapıyı açtığında kapıcıyı görür Vildan’ı ona teslim edip uzaklaşır. Aradan bir hafta geçince evine tekrar uğradığında Vildan hanımın adresi bilinmeyen bir yere taşındığını öğrenir. Yazar için Vildan hanım tarihe karışmıştır.
3.KİTABIN ANA FİKRİ : Tereddütle yapılan bir işte başarı elde etmek mümkün değildir. En kötü karar kararsızlıktan daha iyidir.
4.KİTAPTAKİ OLAYLAR VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Mualla: okumayı seven, dürüst, saf ve temiz bir aile kızıdır. Vildan: Yazarı elde etmeye çalışan, bu uğurda İtalya’dan kocasını terkedip gelen, kıskanç bir kadın. Yazarın tereddütleri karşısında tarihe karışmştır. Yazar: Karar vermekte güçlük çeken ve herşeye tereddüyle yaklaşan kararsızlığı yüzünden kalıcı ilişkiker kuramayan duygusal bir kişiliğe sahiptir. | |
| | | epru Üyemiz
Mesaj Sayısı : 179 Yaş : 38 Yaşadığınız Şehir : istanbul Kayıt tarihi : 17/12/07
| Konu: Geri: Peyami Safa ( 1899)- (15.06.1961) Ptsi Ara. 17, 2007 4:55 pm | |
| biz insanlar
kitabın yazarı peyami safa
yayın evi ötüken
basım yılı 1987
1.kitabın konusu:
aşık olan bir insanın düşünme kabiliyetini nasıl kaybettiği ve gerçekleri görememesi
2.kitabın özeti:
kurtuluş savaşı zamanında zengin halktan bazıları kendi çıkarları için işgalci devletler ile yankınlaşma içerisine girer.orhan o dönemde yatılı okulda öğretmenlik yapmaktadır.talebelerinden tahsin, sınıf arkadaşı cemil’in kaşını taş atarak patlatır.orhan,cemil’in tedavisini yaptırıp annesinin yanına götürür.tahsin’in cemil’e taş atmasının nedeni ‘eşşek türk’ diye hitap etmesidir. orhan köşkte cemil’in ablası vedıa’yı görür.ilk bakışta birşey yok zanneder fakat aşık olmuştur.orhan tahsin olayından sonra okuldan istifa eder.çünkü orhan’a göre cemil’in bilmeyerek bütün türk halkına hakaret ettiğini düşünür.artık orhan’ı açlık ve yoksulluğun hüküm sürdüğü günler beklemektedir.kar fırtınasının olduğu bir akşam orhan yatağında soğuktan yatamaz.en yakın caddeye çıkıp son parasıyla sıcak bir çay içmek ister.gittiğinde kahvehane kapalıdır ve olduğu yere düşer.kahvecinin erken gelmesiyle hayatı kurtulur ve öğretmenken en iyi anlaştığı necati’nin evine gider.necat’i orhan’a bir arkadaşının çevirmen aradığını söyler.artık orhan’ında parası vardır. eski anılar canlanır ve vedia tekrar aklına gelir.onu unutamaz ama vedia ile evlanmek isteyen birçok kişi vardır.bunlardan subay olan ahmet’i gördüğünde başına gelecekleri anlar ama aşkı daha üstün gelir.ve olacakları umursamaz. tahsin’in babası bu arada hapishaneden çıkar.hapishaneye girmesinin nedeni vedia’nın annesidir. vedia herkese aşıktır ve bu orhan’ı korkutur.vedıa ile bir an önce evlenmek ister.vedia buna yanaşmamaktadır.vedia’nın annesi köylüler tarafından sevilmez çünkü evine fransız bayrağı asmıştır.ahmet vedia’dan uzaklaşmak için cepheye gider ve orada ölür.orhan vedia ile buluşacağı bir gün vedia’nın hastahanede olduğunu öğrenir ve koşarak hastahabeye gider.vedia şuursuzca yatmaktadır.orhan günlerce hastahanede onun yanında kalır.çok halsiz düşmüştür.doktorların tüm ısrarlarına rağmen dinlenmeyi kabul etmez.vedia eskisinden iyidir ama hala şuuru yerine gelmemiştir.içerini havasından sıkılan orhan dışarıya çıkmak için ayğa kalkar ama sendeler.çok bunalır.ayağa kalkmak için tekrar hareket eder.duvarlardan tutunarak koridoro çıkar.ama gözleri hiçbir şey görmez.merdivenlerden inerken dengesini kaybeder ve düşünmek istemediğini ölümü vedia’nın aşkından olur.vedia ertesi sabah iyileşir ama ahmet’in ölümüüne neden olduğu gibi orhan’ıda bilinmezliklerin içine atarak ölümüne neden olur.ama vedia hala yaşamaktadır.
3.kitabın ana fikri:bir şeyi ne kadar çok istersek isteyelim sağ duyumuzu,mantığımızı asla kaybetmemeli,her zaman gerçekler doğrultusunda ve arkadaşlarımızın önerilerine kulak vererek karar vermeli,duygusal davranmamalıyız.
4.kitap hakkında şahsi görüşler: kitapta yabancı cümlelerin çok fazla kullanılmış olması kitabın akıcılığını olumsuz yönde etkilemektedir.kitap bildiğimiz aşk kurgusu uzerine yazılmasına rağmen zaman olarak kurtuluş savaşı yıllarının seçilmesi okuyucunun ilg,s,n, çekmektedir.olayların fazla ve karmaşık olması okuyucunun isteğini kırmaktadır.aşk romanlarından hoşlanıyorsanız okumanızı tavsiye ederim
5.kişilerin ve olayların incelenmesi:
orhan :öğretmendir.farklı görüşleri yüzünden evden genç yaşta ayrılmıştır. arkadaşları tarafından sevilir ama biraz dik kafalıdır.yakışıklı ve laf yapmasını bilen birisidir.vedia’yı sever.aşırı duygusal bir kişiliğe sahiptir.
vedia:her gördüğüne aşık olan birisidir.duygusal yönden gelişmemiştir.civardaki en güzel kızdır.fiziksel olarak narin bir yapıya sahiptir.arkadaşları tarafından sevilir.orhanla birlikte birçok kişiye aşıktır.
ahmet :kendisi subaydır. vedia’ya ilk gördüğünden beri aşıktır.biraz fazla duygusal olduğundan gerçekleri göremez.yakışıklı v esakin bir kişiliğe sahiptir.çevresiinde sevilir.
tahsin:yatılı okulun en sessiz öğrencisidir.babası hapishanede ve annesi ölmüştür.zekidir ama fazla konuşmaz.yerli halk tarafından çok sevilir.duygusal açıdan çok zararlar görmüştür ama belli etmez.
cemil:vedia’nın kardeşidir.batı kiltiri altında yetişmektedir. kendini beğenmiş olduğundan pek sevilmez.burnu havadadır.zekidir ama arkadaşlarını hor gördüğünden yalnızdır.tek dostu onu yetiştiren dadısıdır.
necati:öğretmendir.her alanda bilgisi vardır.arkadaşları arasında sevilir.orhan’ın en iyi dostudur.gerçeklere göre karar verir.yardım severdir.milliyetçi bir yapıya sahiptir.
vedia’nın annesi:batı hayranıdır.yerli halk tarafından sevilmez.çocuklarını batılı gibi yetiştirmek istemektedir.kocasını kaybetmiştir.her gece istila kuvvetlerine parti verir.zeki ve kinci bir kişiliğe sahiptir.halkı umursamaz ve onları küçük görür. | |
| | | epru Üyemiz
Mesaj Sayısı : 179 Yaş : 38 Yaşadığınız Şehir : istanbul Kayıt tarihi : 17/12/07
| Konu: Geri: Peyami Safa ( 1899)- (15.06.1961) Ptsi Ara. 17, 2007 4:55 pm | |
| CANAN
KİTABIN YAZARI :PEYAMİ SAFA
YAYIN EVİ :ÖTÜKENT NEŞRİYAT YAYIN EVİ
BASIM YILI :1989
1.KİTABIN KONUSU:
Romanda; o zamanki Batı’ya hayran olma modasına uyan ve sonunda gerçeği kabüllenip kendi özüne dönen, bir zamanlar aşkın gözünü kör ettiği Lâmis ve onu her yönde kullanan, bütün iyi niyetinden faydalanan Canan karekterleri dikkat çekmekte ve romanın hazzınnı bu iki karekter vermektedir.
2.KİTABIN ÖZETİ:
Bir Çerkes kızı olan Canan,küçük yaşta esirciler tarafından satın alınır ve saraya satılır.Sarayda güzelliği ile dikkatleri üzerine çeken Canan,daha sonra,zengin bir aile olan Şakir Bey’lere verilir.Burada, evin diğer çocuklarıyla beraber farklı bir muameleye tâbi tutulmadan büyütülür,gelinlik çağına gelince de Kâzım Bey adında bir binbaşıyla evlendirilir.Binbaşıyla beraber Edirne’ye giden Canan,kocasıyla anlaşamayınca,tekrar İstanbul’a döner.
Dönüşü takip eden günlerde,Şakir Bey’in şirketinde çalışan Lâmis ile tanışan Canan, kısa sürede onu kendine bağlar.Aradaki ilişkinin aşka dönüşmesi üzerine, Lâmis beş seneden beri evli bulunduğu Bedia’dan ayrılarak Canan ile evlenir. Lâmis’in Bedia’dan ayrılmasında Canan’ın cazibesi kadar, Lâmis’in Bedia da dahil olmak üzere yalı çevresine duyduğu nefretin payı da vardır. Çünkü o, Vaniköy’deki yalının yeknesak dekoru içinde sürdürülen hayat tarzını sevmemekte, beğenmemektedir.
Lâmis ile Canan evlendikten sonra Kalamış’da bir evde otururlar.Ancak oturdukları ev, köşke kıyasla hayli sönük bir yerdir. Canan, evliliklerinin ilk günlerinden itibaren bu evi mesele yapar ve Lâmis’e birtakım şikayetlerde bulunur. Lâmis’den umduğunu bulamayan, onun aylık maaşla isteklerini karşılayamayacağını anlayan Canan,başka erkeklerle ilişki kurmaya başlar.Lâmis karısıyla ilgili bazı sözler duysa da,bunların dedikodudan ibaret olduğuna inanır,pek önem vermez.
Evlilikleri böyle devam ederken,bir gün ,Canan’ın annesi olduğunu iddia eden yaşlı bir kadın çıkagelir.Ancak Canan, onu reddeder ve evden kovmak ister.Lâmis kadına acıdığı için evde alıkoyar.Evde düzenlenen alışılmış toplantıların birinde,Canan’ı bir erkekle gören kadın,olayı Lâmis’e anlatır.Bunun üzerine karısından şüphelenen Lâmis,daha sonra arkadaşı Selim ile onun gizli konuşmalarını duyar.Olayı izleyen günlerde Selim Canan ile olan ilişkisini itiraf eder.Hatta onun sadece kendisi ile değil,bir çok erkekle ilişkisi olduğunu söyler.Bu durum Lâmis ile Canan arasında kavgaya sebep olur.Kavga esnasında araya giren,ancak kızı tarafından bir kez daha reddedilen kadın,bunun üzerine kızı Canan’a saldırır; onu öldürerek evden kaçar.
Lâmis, Canan’ın ihanetinden ve ölümünden sonra yalıya döner.Yalının eskiye oranla daha viran olması bile, Lâmis için bir anlam ifade etmez.Nitekim O, en büyük günahları işledikten sonra bir mabet kapısına koşan insan gibi yalıya döner.Çünkü yalı, Kadıköy-Kalamış çevresinin sahteliğine karşı, kaybolmayan güzelliklerin, saadet ve huzurun mekanıdır.
3.KİTABIN ANA FİKRİ:
Tutkuların baskısıyla bir takım vaadler ve geçici hevesler peşinde koşarak, bu uğurda bazı kutsal değerleri zedelemeyi göze alanlar, sonuçta hüsran ve pişmanlıktan başka bir şey elde edemezler.
4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
LÂMİS: Hislerine ve tutkularına yenilerek, gerçekler yerine hayal alemi ile mutluluk arayan, iyi niyet ile gerçek bir aşkı arayan, ama sonunda hayallerden uzaklaşarak gerçekleri görebilen bir kişidir. İlk başlarda bulunduğu şartlardan tiksinerek Batılı tarzı yaşamaya özense de , sonunda batının aldatıcılığını görerek güzelliği bulunduğu ortamda aramıştır.
CANAN:Kadıköy-Kalamış çevresinin seçkin bir kadınıdır.Yaratılışı itibarı ile mağrur ve ihtiraslı, aynı zamanda süs ve mücevher düşkünü güzel bir kadındır. Köşke gelen hemen hemen her erkek ona kavuşmak, en azından onunla ilişki kurmak istemektedir. Cânân, paranın vaadettiği saltanatlara sahip olmak emeliyle bu istekleri reddetmek istemez.
BEDİA:Aslen muhafazakâr bir kadındır.Namusuna ve ailesine düşkündür. Süs ve mücevherden hoşlanmamaktadır.
Dış görünüşe önem vermeyen, sade bir hayatı tercih eden, elindeki ile yetinmeyi bilen birisidir. ŞAKİR BEY:Açık görüşlü, rahat bir şekilde kendini, duygu ve düşüncelerini ifade edebilen, geniş bir düşünür, birazcık da çok bilmiş, kendi hayat felsefesini her zaman önde tutan birisidir.
SELİM:Entellektüel kimliği ile, diğer kahramanlarla olan ilişkisi açısından sözcü olmaya en uygun kişidir. Her ne kadar Lâmis’e bazı gerçekleri gösterse de, gösterme usûlündeki tutarsızlığı ve dengesizliği ile olumsuz bir kişiliğe sahiptir. | |
| | | epru Üyemiz
Mesaj Sayısı : 179 Yaş : 38 Yaşadığınız Şehir : istanbul Kayıt tarihi : 17/12/07
| Konu: Geri: Peyami Safa ( 1899)- (15.06.1961) Ptsi Ara. 17, 2007 4:55 pm | |
| MAHŞER
KİTABIN YAZARI :PEYAMİ SAFA
YAYIN EVİ :ÖTÜKEN
BASIM YILI :1973
SAYFA SAYISI :296
1.KİTABIN KONUSU:
Nihad’ın Muazzez’e aşkını ve düşündüğü İstanbul’un nasıl değiştigini ,devletin ne kadar kötü duruma düştüğünü anlatıyor.
2.KİTABIN ÖZETİ:
Nihad vapurla İstanbul’a gelir.Çanakkale Savaşından daha yeni çıkmıştır ve uzun zamandır İstanbul’u görmüyordu.İlk olarak arkadaşı Faik’in yanına gitti.Daha sonra iş aramaya başladı.Bir gün Seniha Hanımla karşılaştı. Seniha onu evine davet etti.
Ertesi gün Seniha’nın yaşadığı eve gitti.Orada Muazzez ile tanıştı. Seniha Nihad’dan kızına öğretmenlik yapmasını ve onun bir kaç mektubunu kaydetmesini istiyordu. Nihad bu işi hemen kabul etti.Daha sonra Muazzez ile balkona çıktılar.İçerideki odada Seniha’yı ve Alaaddin Beğ’i gördüler.Aralarında kötü işler hakkında konuşuyorlardı.Bunları Nihad ve Muazzez duydular. Nihad çok şaşırmıştı.Çünkü o yıllardır bu insanlar için savaşmıştı.Muazzez ile bu konuları konuşmak için buluşma kararı aldılar.
Bir kaç gün sonra Nihad’la Muazzez buluştular.Seniha ve kocası Mahir Beğ’in yaptıklarını anlatıyordu.İkisinin ne kadar sahtekar insanlar olduklarını , Seniha’nın vücudunu kullanarak erkekleri nasıl kandırdığını ve daha sonra onları nasıl kullandığını anlatıyordu.Onlar bunlarla da kalmayıp Muazzez’in annesinin apartmanını dalavere ile almışlardı.. Nihad bunları duyunca şok olmuştu.
Nihad çalışmak için apartmana gitti. ilk iş olarak mektupları kaydetmeye başladı.Mektuplar hep sahtekarlıkları anlatıyordu. Bunları kaydetmeye mecburdu çünkü zar zor bir iş bulmuştu ve Muazzez’i görmek için başka çare yoktu.
Bir gün dolaşmaya çıktı ve sokakta Alaaddin Beğin gazetesinde çalışan hikaye yazarı Kerim Beğ ile karşılaştı.Biraz muhabbet ettiler. Nihad ona Mahir Beğleri ve çevirdikleri dalavereyi anlatıyordu.
Nihad iyice Muazzez’e alışmıştı.O da tabiki ona alışmıştı.Ama arada bir sorun vardı Muazzez’i Alaaddin Beğ İle evlendirmeyi düşünüyorlardı.Fakat bunu Muazzez istemiyordu.İlk başlarda Seniha Hanım’da buna izin vermiyordu ama Nihad ile Muazzez arasında bir yakınlaşma olduğunu anlayınca oda bunu kabul etti.
Bir gün yine dolaşırken Kerim Beğle karşılaştı.Ona olan biteni anlattı. Kerim Beğ ona kızı apartmandan kaçırmasını söyledi.Ama bunu Nihad hiç düşünmüyordu çünkü kendi karnını bile Seniha ’nın verdiği bir kaç kuruşla doyuruyordu.Ama aklında bu fikir kaldı ve bunu Muazzez’e açmayı düşündü.
Bir zaman sonra Muazzez ile konuşurken konuyu ona anlattı. Muazzez bu fikri biraz yadırgadıysa da eğer zor durumda kalırsa onunla beraber kaçabilecegini söyledi.
Bir akşam eğlencesinde mebus kendini kaybetti ve Muazzez’e saldırdı.O da Nihad‘dan yardım istedi. Nihad mebusu engelledi.Bunun üzerine Seniha ve Mahir Nihad’I evlerinden kovdu.Muazzez ’de bu saldırılara katlanamayacagını ve kaçmak için Nihad’ın dışarda beklemesini istedi.O akşam ikisi beraberce apartmandan kaçtılar.Birlikte Nihad ’ın arkadaşı Faik’in yanına gittiler ve bir kaç gün orda kaldılar.Bu zamanda Nihad bir ev aramaya Muazzez ise iki üç ev eşyası almaya başladı. Bir süre sonra Nihad Muazzez’i arkadaşları Haldun, Necdet ve Nail ile tanıştırdı .
Nihad ile Muazzez birlikte bir eve taşındılar. Nihad iş arıyordu fakat İstanbul’da iş bulamıyordu. Ay başı yaklaşmıştı ve ev sahibi Emine Hanım birkaç gün sonra kirayı almak için gelecekti. Nihat bunun için Faik’ten borç istemeye gitti ama onda da metelik yoktu. Kahveye uğradılar ve orada Rıza’yla karşılaştılar. Rıza bir aktördü ama artık geçimini dalavere ile sağlıyordu. Nihad’a biraz para verdi ve tiyarosunda suflör olarak çalışmasını istedi,oda kabul etti
Nihad tiyatroda işe başlamaya gitti ama ortalarda kimseler yoktu. Rıza’yla birkaç kişi tiyatroya geldiler. Tiyatro hiçbirinin umrunda değildi. Daha bir prova bile yapmamışlardı. Ertesi gün tiyatro sahneleniyordu.Nihad bir kutuya girdi ve oyunculara rollerini okuyordu.Ama hiç biri birşey anlamadıgı ve duymadıgı için komik bir durum oluşuyordu.Nihad kutunun içinden yere düştü ve kaçar gibi orayı terketti.Rezil olmuştu.
Nihad bundan sonra çok degişti.Dünya’ya lanet etmeye ve Devlet’in bu gidişatına dur demeye kararlıydı.Bunun için ihtilal yapmayı düşünüyordu.Kendi gibi düşünenlerle toplantılar yapmaya başlamıştı.Bu durum Muazzez’in hiçte hoşuna gitmiyordu.Nihad bir yandanda mebusun gazetesi için Kerim Beğin aracılığıyla eserler çeviriyordu.
Bir gün Nihad ile Muazzez tartışmaya başladılar.Muazzez Seniha’yı görmek istiyordu ama Nihad buna izin vermiyordu.Muazzez çok ısrar etmesine rağmen Nihad’ı bir türlü kandıramıyordu.Ertesi gün Muazzez hastalandı.Nihad onun yanından hiç ayrılmıyordu.Akşam olunca kapı çalındı.Dışarda bir zabit Nihad’ı karakola götürmek istiyordu.Nihad ne oldugunu anlamadan zabitle beraber karakola gitti.Devlet hakkında kötü söz söylemekten üç gün içeride yattı.Daha sonra doğru Muazzez’in yanına gitti.O hala yaşıyordu ve Muazzez apartmana gitmek istedigini söylüyordu.Nihad yine kabul etmiyordu.
Ertesi gün Nihad uyandıgında Muazzez’in apartmana gittigini öğrendi.Üç gün geçti .Muazzez eve döndü ve Nihad ile konuşmaya çalıştı fakat Nihad hiç yanıt vermiyordu.En sonunda Muaazzez dayanamıyarak evden çıkıp gitti.
Nihad mahalleden başka bir yere taşındı.Nişantaşında Şükriye adında bir kadının evinde kalmaya başladı.Kimseyle konuşmuyordu.Herkes onu merak ediyordu.Bir gün ev sahibi dayanamayıp Nihad’a ne oldugunu sordu.Oda olan biteni anlattı.Kadın bu duruma çok üzüldü,yardım etmeyi çok istiyordu ama elinden bir şey gelmezdi.
Bir süre sonra Nihad Muazzez’in yanına gitti ama onu bulamadı.Aklında intihar etme fikri yatıyordu çünkü dünyadan bıkmıştı.En sonunda ayaklarını bağlayarak kendini denize attı.Ama tekrar yaşamayı seçti.Denizden karaya çıktı ve doğru Kerim Beğ’i görmek için apartmana gitti.Ordanda Kerim ile beraber Kerim’in evine gittiler.Kerim ona güzel bir iş bulmuştu ve Muazzez’in onu aradıgını söylüyordu.Bunun üzerine ikisi beraber direk Muazzez’in yanına gittiler.
Muazzez ile Nihad barıştılar.Nihad Muazzez’i intihar etmek istediği yere götürdü ve ayagına bağladıgı kemeri ona gösterdi.Muazzez çok şaşırmıştı ama Nihad bunları gerçekten yapmıştı.İkisi birlikte ufka baktılar ve hayat onlar için yeni başlıyordu.
3.KİTABIN ANAFİKRİ: İnsan ne kadar kötü duruma düşerse düşsün hayatından bezmemeli,aşkını.sevgisini kaybetmeyip sabretmelidir.
4.OLAYIN KAHRAMANLARI:
NİHAD:Çanakkale’de savaşmıs yirmialta yaşında dürüst ,hayatını kendıi emeğiyle kazanmaya çalışan romanın asıl kahramanıdır.
MUAZZEZ:Genç ve güzel ,iyi bir aile terbiyesi almış ,insanları seven ve onlara değer veren namuslu bir kızdır.
SENİHA HANIM:Bir kaç kez evlenip boşanmış en sonunda kendi gibi sahtekar biriyle evlenmiş,zeki, işten pazarlıklı bir kadın.
MAHİR BEY:Seniha’nın kocasıdır.Tüccardır ama gelirinin çogunu devleti soyarak karşılayan namussuz bir kişidir.
ALAADDIN BEY:Mebus ve ayrıca bir gazetenin sahibidir.Seniha’nın etkisinde kalan dalavereci bir şahıstır.
FAİK:Nihad’ın en yakın arkadaşıdır.İyi ve her zaman yardım sever biri olarak romanda görülür.
EMİNE HANIM.Faizci,sadece paraya deger veren , beş para etmez bir kadındır.
ŞÜKRİYE HANIM:Nihad’ın ev sahipliğini yapmış,ihtiyar ve oldukça iyi bir kadındır. | |
| | | epru Üyemiz
Mesaj Sayısı : 179 Yaş : 38 Yaşadığınız Şehir : istanbul Kayıt tarihi : 17/12/07
| Konu: Geri: Peyami Safa ( 1899)- (15.06.1961) Ptsi Ara. 17, 2007 4:56 pm | |
| DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU
KİTABIN YAZARI PEYAMİ SAFA
YAYIN EVİ VE ADRESİ ÖTÜKEN YAYINEVİ MALTEPE İSTANBUL
BASIM YILI 2000
1.KİTABIN KONUSU:
Çocukluğundan beri bacağından rahatsız olan ve kimseyi dinlemeyen birisinin, hayaller peşinde koşarken başından geçen olaylar.
2.KİTABIN ÖZETİ:
Yazarın küçüklüğünden beri çektiği hastalık onu hastahanelerden tiksindirmiştir. Fakat durumu ciddiyetini korumaktadır. Annesi ile kenar mahallelerin birinde virane ahşap bir evde yaşamaktadır.
Bir gün ameliyat olması gerektiğini öğrenip hastahaneden döndüğünde evde annesini bulamaz ama odanın halinden annesinin şiddetli bir baş ağrısı geçirdiğini anlar. O sırada annesi gelir. Yazar ise annesini üzmemek için ona gerçekleri anlatmaz. Kendi doktaruna gidip ona gözükmesi gerektiğini söyler. Annesi yazarın Erenköye gideceğini öğrenince paşanında onu merak ettiğini söyler. Ertesi gün yazar önce paşaya gider. Paşa ilk olarak sağlık durumunun nasıl olduğunu sorar yazar da kaçamak cevaplar vererek olayı geçiştirir. Daha sonra odaya Nüzhet gelir yazardan getirmesini istediği kitapları alır. Kızı gidince paşa yazara bir de doktor Ragıp Bey’ e görünmesini tavsiye eder. Paşanın uzaktan akrabası olan yazar küçük yaşlardan beri onunla konuşur, ona kitap okur. O akşam yine bir roman okumaktadır fakat paşa uyuyunca Nüzhet’ le birlikte beahçeye gider ve muhabbet ederler. Yazar on beş yaşında ve aralarında dört yaş olmasına rağmen Nüzhet’ i sevmektedir. Ancak onun da aynı duyguları hissetiğinden emin olmaz. Bahçede konuşurken doktor Ragıp’ ın Nüzhet’ i istediğini duyunca önce üzülür ama Nüzhet oralı olmayınca, duyduğu şüpheye rağmen keyfi yerine gelir. Daha sonra Nüzhet annesinin isteği üzerine uyumaya gider ve yazar da kendine olan tüm güvenini kaybeder.
Hastalığı onu normal yaşından çok daha olgun davranmaya sevk etmiştir. Doktorun ikazlarına rağmen baston kullanmayan yazar o gece yatakta yorgun ve acı içinde kıvranmaktadır. Henüz uyumadan Nüzhet yazarın evine uğrar ve uyuyamadığını bahane ederek tekrar koyu bir muhabbete başlarlar. Ertesi gün yazar erkenden doktara gideceğinden Nüzhet onun uyumasını ister. Fakat yazar ona karşı olan zaafiyetini daha fazla saklayamaz, onu kendisine çekip bir kere öper ve Nüzhet şaşkınlık içerisinde koşarak eve gider.
Sabah olunca yazar Kadıköye gider ve paşanın istediği kitapları alır ve sonra da annesine bir ay içerisinde gelemeyeceğini yazar. Oradan da doktara gider fakat operatörün dersi olduğundan görüşemezler. Operatörle akşama görüşebilen yazar ondan baston kullanması ve iyi yemesi ve dinlenmesi konusunda uyarı alır. İşi bitip köşke dönen yazar içeriye girdiğinde kendisinden gizli birşey konuşulduğunu anlar ve üzüntü içerisinde bahçeye oturmaya çıkar. Daha sonra Nüzhet gelir ve yazar içeri girdiğinde annesinin dolabın arkasında çıplak olduğunu söyleyerek onu rahatlatır. Fakat akşam Nurefşan ona gerçekleri yani Nüzhet ile doktor Ragıp’ın durumlarını konuştuklarını söyler. Yazar hayal kırıklığına uğrar ve Nüzhet’ in odasına konuşmaya girer. Nüzhet yine yazarı ikna eder. Daha sonra ikiside uyurlar.
Ertesi günü Nüzhet’ le bahçede geçiren yazar Nüzhet’ le cinsel yakınlaşmalara girer. O akşam doktor Ragıp yemeğe gelir ve yazar hiç oralı olmaz. Konukları gidince Paşa yazara doktor hakkında görüşlerini sorar o da Ragıp’ ı Nüzhet’ e yakıştıramadığını söyler bunu duyan yengesi de içinden yazara karşı kin tutar.
Bir gün yazar yengesinin Nüzhet’i mikroplara karşı uyardığını ve eşyalarımızı ayırdım dediğini duyar ve bunun üzerine evi terketme kararı alır. Ancak annesininde o gün paşalara geleceğini duyması kararını değiştirmesine neden olur.
Hızla geçengünlerden sonra nihayet evine dönen yazarın ağrıları gün geçtikçe arttığından annesi onu fakülteye götürür. Operatör ona durmun ciddiyetini hatırlatır ve yerinden bile kıpıdamamasını ister. Evi birden kalabıklaşan yazarın yakınları onu teselli etmeye çalışır. Tekrar fakülteye gittiğinde operatör bacağın kesilmesi gerektiğini söyler fakat buna razı olmayan yazar birden bayılıverir. Bundan etkilenen operatör kasaplardan farkı olmaları gerektiğini söyleyip yazara, üç aylık bir sürede bacağını kurtarmak için hastahanete kalması gerektiğini söyler. Yazar bunu kabul etmek zorunda kalır ve Dokuzuncu Hariciye Koğuşuna yatırılır. Burası ona hapishane gibi gelir ve ilk gecesi olaylı biter. Bu korkuya dayanamaz ve bütün gücüyle bağırıp çağırır. Zor geçen günlrin sonunda ameliyat günü gelir. Ameliyatı bitince yedinci pansumanda doktor bacağın kurtılduğun ancak yer basamayacağını söyler.
Daha sonra da Nüzhet’ ten gelen karttan Paşanın hastalandığını Nüzhet’ in de doktor Ragıp’ la nikahlanacağını öğrenir. Acılar içinde geçen günlerin sonunda annesi doktor Mithat ve arkadaşı onu hastahaneden taburcu ettirirler.
3.KİTABIN ANA FİKRİ:
Bize verilen öğütleri ciddiye almalı ve hayallere peşinden koşmamalıyız. Aksi takdirde kaybeden yine bizoluruz.
4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Yazar: Tek bacağından acı çeken ve ümitleri peşinde rüyalar aleminde koşan birisi.
Nüzhet: Yerinde duramıyan yaşam dolu son derece hareketli birisi.
Paşa: Disiplinli, yardım sever ve dediğim dedik, inatçı birisi.
Yengesi: İçten pazarlıklı kızının iyiliğini düşünen bir anne.
Nurefşan: Köşkün hizmetçisi ve yazarın mutluluğu için elinden geleni yapan birisi.
Doktor Ragıp: Bakımlı ve kültürlü bir doktor.
Doktor Mithat: Yazarın doktoru.
Operatör: İnsanliğa faydalı olmaya çalışan bilinçli bir tıp adamı.
5.KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Kısa ve anlaşılması güç bi kitap.Yazar kitaptaki şahısları psikolojik yönden ele almıştır.Sürükleyici bir kitaptır | |
| | | epru Üyemiz
Mesaj Sayısı : 179 Yaş : 38 Yaşadığınız Şehir : istanbul Kayıt tarihi : 17/12/07
| Konu: Geri: Peyami Safa ( 1899)- (15.06.1961) Ptsi Ara. 17, 2007 4:56 pm | |
| Yalnızız
KİTABIN KONUSU :
Bir genç kızın hayallerinin son bulması.
KİTABIN ÖZETİ :
Tarık, Feriha’yı seven fakat geçmiş yaşamında farklı kadınlarla birlikte olan birisidir. Feriha ile bir köy bahçesinde buluşurlar. Tarık, kendine ait olan bir dünya kurmuş ve bu dünyanın içerisine yalan, kin, nefret gibi duyguları sokmamıştır.Tarık’ın kardeşi Feride, Ahmet’i sever, ama ailesine bu sevgisini açıklayamaz. Çünkü Ahmet bir isyancıdır. Fakat Feride’nin Ahmet ile birlikte olmasından sonra sessizleşmesinden annesi olanları anlar ve Feride’ye bağırıp çağırır.
Feriha, Tarık’a o zamana kadar yalan söylemiştir. Ama son günler yalan söylediğini sezer. Feriha’nın Paris’te arkadaşlarına özenerek, yaşlı bir adamla evlenip Paris’e yerleşme isteği gün geçtikçe artar. Arkadaşının İstanbul’a gelmesiyle buluşurlar, ama arkadaşını çevrenin sevmemesinden dolayı bu buluşmalar gizli olur. Feriha, Tarık’ı gerçekten sever, ama Paris’e gitme fikri de ona cazip gelir. Feriha’nın babasının ölmesi evde daha da sıkı yönetim ilan edilmesine neden olur. Feriha’nın abisi ne Paris’ten gelen arkadaşalrıyla ne de Tarık ile görüşmesine izin vermektedir. Feriha’nın rahat bir hayat yaşama isteği galip gelir ve arkadaşıyla Paris’e gitmeye karar verir. Yaşlı bir adamın metresi olacaktır. Bunu öğrenen abisi önce dışarı çıkması yasaklar daha sonra Feriha’yı odasına kilitler. Feriha içeride arka arkaya sigara içmeye başlar. Bu sırada Tarık’ın burnuna yanık kokuları gelmektedir. Ama hiçbir yer yanmamaktadır. Feriha sigarayı yakmak için çakmakla uğraşırken yatağın çarşafını yakar. Kaçmak istemesine rağmen odanın kapısı kilitli olduğu için dışarı çıkamaz. Duman kokusunu alan hizmetçi abisini kaldırır. İçeri girdiklerinde çok geç kalmışlardır. Artk Feriha hayata gözlerini yummuştur. Feriha’nın not defterinde “Biz, hepimiz sadece kendimizi düşündüğümüz için yalnızız ve yalnız kalacağız” cümlesini okuyunca kızın üstüne çok yüklendiklerini anlarlar, ama çok geç kalmışlardır.
KİTABIN ANA FİKRİ : İnsanlar dertlerini paylaşmalı, yalnız başlarına sıkıntılarını içlerine atarak sıkılmamalı, düşüncelerini açıkça söyleyebilmelidir.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ :
Feriha, Feride ve Tarık aynı ailenin çocuklarıdır. Olaylar çok çabuk geçmiş, fakat oldukça ilginçtir.
KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER : Yazar, açık ve sade bir dil kullanmış oldukça anlaşılır bir ifade kullanmıştır. Her gencin okumasını tavsiye ederim | |
| | | epru Üyemiz
Mesaj Sayısı : 179 Yaş : 38 Yaşadığınız Şehir : istanbul Kayıt tarihi : 17/12/07
| Konu: Geri: Peyami Safa ( 1899)- (15.06.1961) Ptsi Ara. 17, 2007 4:56 pm | |
| FATİH-HARBİYE
KİTABIN YAZARI : PEYAMİ SAFA
YAYIN EVİ : ÖTÜKEN
BASIM YILI : 1987
SAYFA SAYISI : 120
KİTABIN KONUSU : Neriman’ın kendi kültürüyle batı kültürü arasındaki kayboluşu ve doğru yolu buluşu.
KİTABIN ÖZETİ:
Neriman’la Şinasi çocukluk arkadaşlarıdır. Tanıdıkları ilk karşıt cins birbirleridir. İlk başta ikisi de birbirlerini seviyorlardı. Okula beraber gidip geliyorlardı. Üniversite de bile beraberdiler. Neriman’ın babası Faiz Bey’dir ve Şinasi’yi de çok sevmektedir. Bazı geceler Faiz Bey’in evinde saz çalarlar ve sohbet ederlerdi. Herkese bir gün Şinasi ile Neriman’ın evleneceğini düşünüyordu.
Giderek Neriman Şinasi’den soğumaya başladı. Neriman oturduğu mevki olan Fatih’I, sevmemektedir. Çünkü Fatih, doğuyu, gelişmemişliği ve eskiyi temsil ediyordu. Oturduğu mahalle çok eskiydi ve evler de virane gibiydi. Bir gün Macit denilen yakışıklı, zengin ve kibar birisiyle tanışır. Macit Harbiye’de oturuyordu. Harbiye, gelişmişliği ve batıyı simgeliyordu. Macit ile bir kaç sefer Şinasi’den habersiz buluşurlar. Bir gün Macit Neriman’a balo davetiyesi verir ve baloya davet eder. Nerman baloya gitmeyi çok istemektedir. Ama gitmesi için babasının iznini almak zorundadır. Tam babasına söyleyecekken babası ona Şinasi ile evlenmesini teklif eder. Hemen reddetmez ve 2-3 ay mühlet ister. Ve bolaya Şinasi ile gitmesi koşuluyla da izin alır. Elbise için vitrinleri gezmeye çıktığında dayısının kızlarına uğrar. Çünkü dayısının kızları bu işlerde oldukça deneyimlilerdir. Eve gittiğinde bir kadının ağlamaktan harap olduğunu görür ve nedenini sorar. Nedeni kızının intiharıdır. Kızı Rus gitariste aşık olmuştur. İkisi de başta çok mutlulardır ve birbirlerini çok sevmektelerdir. Ancak çok sefil bir hayat sürmektedirler. Buda kıza tak etmiştir. Günün birinde zengin bir adamla tanışan kız genci terk eder ve adamla yaşamaya başlar. Artık balolara gidebilmekte ve her istediğini yapabilmektedir. Ancak gerçek mutluluğu bulamamaktadır. Tahsil görmüş bir kız olduğundan hakiki güzelliği armaktadır. Musiki, mutalaa ve samimiyet…Rus gencinde bunları bulabiliyordu ancak zengin adamda bunları bulamamaktadır.
Sonunda, gence dönmeye karar verir ve aramaya başlar. Büyük uğraşlar sonucu bulur ama genç kabul etmez. Kız bunun verdiği üzüntü ile evine gider ve tabanca ile kendini öldürür.
Hikayeden çok etkilenen Neriman evden izin alarak ayrılır. Kendi evine gelir ve babasına artık baloya gitmek istemediğini ve Şinasi ile evlenmeyi kabul ettiğini söyler….
KİTABIN ANAFİKRİ:
Batının tekniğini almalıyız fakat kültürünü asla.
KİTAPTAKİ OLAYLAR VE ŞAHISLARIN TAHLİLİ:
NERİMAN: musiki okulunda okuyan, bigili fakat biraz batı hayranı bir kızdır. Eğlencelere gitmek istemektedir.
ŞİNASİ: doğu kültürünü benimsemiş, bilgili ve battı kültüründen hoşlanmayan birisidir.
FAİZ BEY : Doğunun kültürü ile yetişmiş. Kendisini ve kültürünü iyi bilen, musikiyi ve sohbeti seven, bilgil ve ölçülü birisidir.
OLAYLARIN TAHLİLİ Neriman’ın Şinasi’ye olan tutum değişikliği Macit ile tanışmasından ve Şinasi’yi biraz doğu hayranı ve batı kültürü karşıtı olarak düşünmeksinden ileri gelmektedir. Şinasi’nin hiçbir zaman balolara ve eğlencelere gitmeyeceğini düşünmektedir.
Dayısının evine gittiğinde karşılaştığı manzara ve anlatılan hikaye Neriman’ çok etkilemiştir. Hikaye anlatılırken kendisini kızın yerine ve Şinasi’yi de Rus gencin yerine koyarak olayları aklında canlandırmış ve bir karara varmıştır. Anlatan hikaye Neriman’I doğru yola iletmiştir.
KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
İlk sayfadan itibaren insanı kendisine çeken, geçmişteki olaylarla günümüze de ders veren okuyan için çok yayarlı bir kitaptır. Günümüz gençlerinin de içinde bulunduğu durumu anlatması bakımından güzel bir eserdir | |
| | | ölümlü melek Üyemiz
Mesaj Sayısı : 314 Yaş : 35 Yaşadığınız Şehir : istanbul-silivri canı sıkılınca her yerde olamk istio ama nerdeeeeee Kayıt tarihi : 03/12/07
| Konu: Geri: Peyami Safa ( 1899)- (15.06.1961) C.tesi Ara. 22, 2007 1:10 pm | |
| paylasım için tesekkürler peyami safa gercek bi yazar bana göre onun romanları gercekten cok güsel ve etkileyici | |
| | | | Peyami Safa ( 1899)- (15.06.1961) | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|